Çocukluk çağı kekemelik terapilerinde müdahaleye ebeveyn katılımı oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Ebeveynlerin terapiye katılımı ve terapist-ebeveyn arasındaki iş birliği en az erken müdahale kadar önem taşımaktadır. Yapılan birçok araştırma da ebeveynlerin sürece katılımlarının oldukça olumlu sonuçlar doğurduğunu desteklemektedir. Kekemelik terapilerinde ebeveynlere aile danışmanlığı verilir. Aile danışmanlığı ebeveynlerin kekeleyen çocuklarıyla ne yapmaları ve ne yapmamaları gerektiği konularını kapsamaktadır.
Günümüzde insanlar ne yazık ki kekemelik hakkında hala yeterince bilgi sahibi değillerdir. Kekemeliğin tek bir tip olduğunu düşünen ebeveynler, çocuk sadece tekrarlar halinde kekelediğinde bunun kekemelik olduğunu düşünüyorlar ve bu da doğru müdahaleyi geciktirebiliyor. Bu sebeple öncelikle kekemeliğin ne olduğunun ve ne olmadığının ailelere iyice anlatılması sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesine yardımcı olacaktır. Ayrıca birçok anne-baba, çocuklarının kekemeliği nedeniyle bir dereceye kadar sorumluluk ve dolayısıyla suçluluk hissetmektedirler. Bu noktada ailelerin kekemeliğin başlangıcının sebebi olmadıklarını, kekemeliğin başlangıcını ve gelişimini açıklamak da oldukça önem arz etmektedir.
Kekemelik; stres, kaygı ve konuşmaya karşı olumsuz tepkiler gibi duygusal bileşenleri de içeren karmaşık bir fenomendir. Ayrıca her çocukta kekemeliğin başlangıcını, ortaya çıkışını ve kronikliğini etkileyebilecek çeşitli yönleri kapsayan çok faktörlü bir konuşma bozukluğu olarak da tanımlanmaktadır. Terapist, ebeveynlerden kekemeliğin çocuğun hayatını nasıl etkilediği hakkında aldığı bilgilerle kendi gözlemlerini birleştirerek kapsamlı bir değerlendirme ve terapi sunabilmektedir. Aile dinamiklerini ve ebeveynlerin kekemeliğe karşı tutumlarını anlamak da, çocuklarda kekemeliğin yönetimini iyileştirebilir. Terapistler kekemelik şiddetini arttırdığını düşündükleri olayları gözlemleyerek değiştirebilmek adına ailelere aktif görevler verirler. Bu doğrultuda kekemeliği arttırıcı etkenleri azaltmalarına yardımcı olurlar.
Ebeveynler çocuğa model olarak, konuşma hızını yönetebilmesini sağlayarak bazı durumlarda da direkt müdahale yoluyla sürece yardımcı olabilmektedirler. Ebeveynlerin akıcılık denetimine katılımının kapsamı bireysel olarak belirlenmelidir. Ek olarak, kekeleyen çocuğun konuşma akıcılığına etki eden faktörler muhtemelen zamanla değişeceğinden, ebeveynin de akıcılık müdahalesinde üstlendiği roller de terapi süresince değişebilecektir.
Sonuç olarak, terapiye ebeveyn katılımı çocuğun kekemeliğini ortadan kaldırmak için değil çocuğun kekemeliğinin şiddetini dengelemek veya hafifletmek için gereklidir. Böylece ebeveynler kekemeliğe neden olan faktörleri, kekemeliği sürdüren faktörleri ve kekemeliği şiddetlendiren faktörleri ayırt ederek konuşma dostu bir ortam sağlayabilirler.