Duygu Nedir?
Psikolojik anlamda fazlaca yorum ve tanımı bulunan ‘duygu’ kavramı yıllardan beri insanların gündemi haline gelmiştir. Duygu, kişide hem psikolojik ve fizyolojik olarak devinim sağlayan bir olgudur. Beyin kimyasında meydana gelen bu değişimler fizyolojik olarak kişiyi etkiler. Duyguların her biri için kalıplar oluştursak da hepimiz biriciğiz ve bu devinimler hepimizde farklı etkiler yaratacaktır. Duyguyu adlandırış biçiminiz yaşayışınızı da etkiler (Davidson.J.R., Begley S., 2012). Aslında doğumdan itibaren iyi birer gözlemciyizdir. Eğer bir çocuk, öfkeli olan annesinin şiddetle vazoyu yere attığını ve kaşlarını çattığını görüyorsa beyninde öfkenin böyle etkiler doğurabileceğine inanmaya başlar ve kendi öfkesini bu davranışlarla göstermeye meyilli olacaktır.
İnsanların duyguyu anlama çabası, onları duyguyu ölçme çalışmalarına itmiştir. Crooks ve Stein (1991) duyguyu öncelikle ‘uyarıcı – uyarıcıya verilen tepki – tepkinin yorumlanması‘ şeklinde sistematize etmiştir. Ardından pek çok kuram ortaya çıkmıştır. Fakat tüm bu anlamlandırma çabası neden kişinin doğrudan duyguları üzerinde kontrol sahibi olmasına olanak tanımamıştır?
Davranışlarımız üzerindeki hakimiyetini bildiğimiz duygularımız yüzlerimize ayna gibi yansır. O halde duygular evrenseldir diyebilir miyiz? Aslında bu fikir Darwin (1872-1998) ile başlamıştır. Paul Ekman (1971) ise bunu kanıtlamıştır. Yüz ifadelerini yorumlayabilmek için ‘makro’ ve ‘mikro’ ifadeleri anlayabilmek önemlidir. Mikro ifadeler bilinçli ortaya çıkmaz, otomatiktir. Bu yüzden kültürden bağımsızdır diyebiliriz. Makro ifadeler ise aslında bizlerin erken yaşam deneyimlerinden öğrendiklerimizin yüzlerimize ve davranışlarımıza yansımasıdır.
Tabloda olumlu ve olumsuz bazı duygulara yer verilmiştir. Her birey, kendine hastır. Duygular da bu nedenle kişiye göre çeşitlendirilebilir. Hissettiklerimiz bazen bizlere karmaşık gelebilir. Örneğin; kaygı ve korku fizyolojik olarak benzer mekanizmaları tetikler. Kalbiniz hızla çarpmaya başlar ve neticede terlersiniz.. Bazen aynı anda pek çok duyguyu birden bedeninizde hissedebilirsiniz.
Öyleyse insanın ne hissettiğini anlaması kadar neyi nasıl hissettiğini de anlaması önemlidir. Adlandırdığımız duygular, duyguyu yaşayış biçimimizi etkiliyorsa dolaylı olarak davranışlarımızı da etkiliyor olmalı. O halde duygularımızı mı davranışlarımızı mı kontrol ediyoruz?
Yapılan araştırmalara göre, birey üzgün bir duygu durumundayken daha çok olumsuz anılarını hatırlamakta ve hatırlanan olumsuz anılar bireyin daha kötü hissetmesine aracılık edebilmektedir (Taesdale, 1983). Beyin bunu neden yapar? Atalarımızdan bizlere kalan mirasın bir temsili olabilir. Biz de acıdan kaçınmak için adaptasyonlar yaratırız. Belki de olumsuz duygudan uzaklaşma mekanizmamız beyinlerimizde miras kalan kodlanmış bir bilgidir..
Duyguları davranışa dökmek, onları bastırmaktan daha iyidir diyebiliriz. Çünkü bu durum duygularımızın farkında olduğumuzu ve ifade edebildiğimizi, hem beynimize hem de fizyolojimize yansıtmamıza neden olur. Duyguyu kabul ettiğinizin bir işaretidir. Ama bazı duygular çok kuvvetli olabilir. Örneğin; öfke, kıskançlık bunlardandır. Bu gibi yoğun duyguları açığa vurmak bazı durumlarda iç ve dış karmaşalara neden olabilir. Burada davranış kontrolü önemlidir. Birey duyguları üzerinde doğrudan hakimiyet kuramasa da davranışlarına hükmetme konusunda oldukça başarılıdır.
Tüm bunların ışığında duygular, düşünceler ve davranışlardan bağımsız düşünülemez. Bu yapılar her zaman birbirlerini etkiler ve biri diğeri olmaksızın düşünülemez.
OLUMLU DUYGULAR
|
OLUMSUZ DUYGULAR
|
-
Akıllı
-
Beğenilmiş
-
Çekici
-
Gamsız
-
Gururlu
-
Güçlü
-
Güvenli
-
Heyecanlı
-
Gülünç
-
Mutlu
-
Hoşnut
-
Sayılan
-
Sevilen
-
Şakacı
-
Şanslı
-
Şen
-
Takdir Edilmiş
-
Tatmin Olmuş
-
Uyarılmış
|
-
Aşağı
-
Donakalmış
-
Eleştirilmiş
-
Gergin
-
Göz ardı edilmiş
-
Güçsüz
-
Güvensiz
-
Hüsran
-
İhanete Maruz
-
Öfkeli
-
Kıskanç
-
Savunmacı
-
Utanmış
-
Suçlu
-
Üzgün
-
Yalnız
-
Yabancılaşmış
-
Yanlış Anlaşılan
|
-John Gottman